Arkadaşlarıyla sohbet ederlerken konu ilim ve üzerine yoğunlaşmıştı.
Mevzuun bitmesine yakın bir arkadaşı dervişe sordu.
-Derviş! Hangi şeyi bilmek daha önemlidir sence?
Derviş uzun süre sustuktan sonra cevapladı:
-Haddini bilmektir. Haddini bilen kendini de bilir. Koca Yunus demiş ya:
"İlim ilim bilmektir.
İlim kendin bilmektir."
Kişiye haddini öğretemeyen ilmin kime faydası olur ki.
AİLELER ÇOCUKLARININ GÜZEL AHLAKLI OLMALARINA NASIL KATKIDA BULUNABİLİRLER?
1-Onlara
güzel örnek olarak.
2-Güzel
ortamlara gitmesini sağlayarak.
3-Örnek
şahsiyetlerin hayatlarından okuyarak veya varsa filmlerini izleterek. Veya
anlatarak.
4-Onların
güzel davranışları söylenip takdir ve tebrik edilmelidir. Hataları ise uygun
bir ortamda uygun bir lisan ile söylenmelidir.
4-Tepkiler
vererek. Çocuklar bizim tepkilerimize göre neye ne kadar önem verdiğimizi
tesbit ederler. Mesela çocuk dersinden düşük not aldığında telaşlanan ve
çareler arayan ebeveynler, ahlaksız bir davranışı karşısında bu kadar
telaşlanmıyor, zamanı gelince düzelir diye düşünüyorsa çocuk iyi not almanın
güzel ahlaktan daha önemli olduğunu öğrenmiş olur.
Çocuk parasını kaybettiğinde buna üzülen ve
sıkı sıkı tembihleyen ebeveynler, ahlaksız sayılan bir davranışı karşısında bu kadar
üzülmüyor ve telaşlanmıyorsa çocuk paranın ahlaktan daha önemli olduğunu
öğrenmiş olur.
BEĞENDİĞİM ALINTI YAZILAR.dan
Prof Dr. Muhammed Ratib Nablusi Hoca'dan:
En şiddetli hastalıklardan biri SİNSİ hastalıktır.
Belirtileri görülen yahut hissedilen türden değildir. Yakalandığınızda çok ciddi zarar verir...
Bu hastalığın adı “nimete alışma hastalığı” dır.
Dört şekilde kendini gösterir.
1- Allah'ın nimetlerine alışmak. Adeta nimet
değilmiş gibi görmeye başlamak.
Nimetin nimet olduğunu hissetmeyip müktesep hak gibi görmek.
değilmiş gibi görmeye başlamak.
Nimetin nimet olduğunu hissetmeyip müktesep hak gibi görmek.
2- Evine giren kişinin ailesini sağ salim görmeye alışması. Onları iyi halde görüp bunun için Allah'a hamdu sena etmemek.
3- Alışverişe gidip market arabasına dilediğini koyup ücretini ödeyerek evine dönerken nimeti vereni ve ona şükretmenin gerektiğini zerre miktar hissetmemek. Bunu gayet normal bir durum olarak görüp adeta en tabii hakkı gibi telakki etmek.
4- Her sabah güven içinde uyanıp sağlığı yerinde bir şikayeti ağrısı sızısı olmadan kalktığında Allah'a hamd etmemek.
Dikkat!
Sen bu durumlardan birisini yaşıyorsan tehlike altındasın.
Evine girdiğinde…
Allah sana anne baba yahut eş çoluk çocuk nimeti vermişse,
Sağlıklı ve iyi bir durumda isen Allah tealaya bol bol hamdet, şükret...
Sağlıklı ve iyi bir durumda isen Allah tealaya bol bol hamdet, şükret...
Hayatının nimetlere alışmanı sağlanmasına izin verme.
Sen hayatını bu yüceler yücesi İlaha hamd ve şükre alıştır...
Sen hayatını bu yüceler yücesi İlaha hamd ve şükre alıştır...
Nasılsın diye sorduklarında "Aynı be ne olsun" deme!...
Sen sayamayacağın nimetler içindesin
Allah teala sana onları yeniliyor. Güncelliyor...
Hem de hergün.
Sana hamd ve Şükrü de farz kılmış.
Niceleri o güne senin sahip olduğun nimetlerinden mahrum başlamıştır.
Nicesi güven içindeyken o gün korkarak kalkmıştır.
Nice çalışan o gün işsiz kalmıştır.
Nice zengin o gün fakir düşmüştür.
Nice gözü gören o gün kör olmuştur...
Nice sağlıklı insan o gün sağlığını kaybetmiştir.
Sana ise nimetler yenilenmiştir.
O zaman de ki:
Allah'a hamd olsun...
PİŞMEMİŞSİN BE ALİ, HALA ÇİĞLİK VAR SENDE.
Birkaç yıl
önce Ramazan ayında teravihe yetişmek için arabamla aceleyle gidiyordum.
Kavşakta yol
benim olduğu halde bir araba önüme çıkıverdi. Frene basıp durdum. Çok şükür
kaza olmadı. Nefis bu ya... Uzun bir korna bastım. Kendimce rahatladım.
Hemen öbür
kavşakta, bu sefer ben hata yaptım. Yol hakkı kendisinde olan araba durdu. Aynen
benim bastığım gibi o da uzun uzun kornaya bastı.
"Tövbe
yarabbi hatamı anladım" dedim.
Kendi
kendime mırıldandım.
"Pişmemişsin
be Ali. Hala çiğlik var sende. Kendin hiç hata yapmıyormuşsun gibi (Üstelik Allah Teala kaza yapmaktan koruduğu halde) hata yapana ne
diye korna bastın. Demek hala çiğ tarafların var."
Hatalarımızı
bizlere gösteren, hatırlatan Rabbimize hamd ü senalar olsun.
HER GÜNE BİR HAMD
HER GÜNE BİR HAMD-1
Ey bizleri
yaratan ve yaşatan Allah'ım!
Doğduğumdan
bu günüme kadar vermiş olduğun (bildiğim ve bilmediğim) tüm nimetlerin için
hamd ü senalar olsun.Bu nimetlerin adedince, her ni'met için ayrı ayrı şükürler olsun.
Bizleri, nimetlerini idrak edip şükreden müminlerden eyle. Nankörlerden ve gafillerden eyleme.
Ey, gökten
temiz su indiren; Yerden temiz su çıkaran, bizlere temiz su içiren ve bizleri
temiz su ile temizleyen Allah'ım!
Gökten inen
yağmur taneleri adedince, göğe yükselen su buharları adedince sana hamd ü
senalar olsun.İçtiğim ve kullandığım su molekülleri sayısınca sana hamd ediyor şükrediyorum.
Yaptığımız hatalar yüzünden veya başka sebeplerle, bizlere vermiş olduğun nimetlerini geri alma.
****************************
HER GÜNE BİR
HAMD-3
Ey bizleri
yaratan ve yaşatan Allah’ım!
Doğduğum
günden bu günüme kadar, aldığım ve verdiğim nefesler sayısınca sana hamd ü
senalar olsun. Aldığım ve verdiğim nefeslerdeki hava molekülleri sayısınca sana
hamdolsun.
Teneffüs
ettiğim havanın vücudumdaki her bir
işlevi sayısınca sana şükürler olsun.
Bizleri,
nimetlerini idrak edip şükredenlerden eyle. Nankörlerden ve gafillerden eyleme
eyleme.**************************
HER GÜNE BİR
HAMD-4
Ey, bizleri
Müslüman olarak yaratan Allah’ım!
Verdiğin
bütün nimetlerine hamd ü senalar olsun.
Özellikle
iman ni'meti, İslam ni'meti, Kur’an ni'meti ve Hz. Muhammed (SAV) Efendimize
ümmet olma ni'metlerine ayrıca hamdolsun.
İşlediğim
salih ameller sayısınca sana şükrediyorum.
Bizleri bu
nimetlerin kadr ü kıymetini bilenlerden eyle
*************************
HER GÜNE BİR HAMD-5
Ey bizleri yaratan, yaşatan ve koruyup gözeten Allah'ım!
Vücudumdaki eklemler sayısınca ve bu eklemlerin işlevleri sayısınca sana hamd ü senalar olsun.
Vücudumun ve organlarımın her hareketi sayısınca sana şükürler olsun.
Yaptığımız hatalar yüzünden veya başka sebeplerle bize olan nimetlerini geri alma. (Amin)
*************************
HER GÜNE BİR HAMD-5
Ey bizleri yaratan, yaşatan ve koruyup gözeten Allah'ım!
Vücudumdaki eklemler sayısınca ve bu eklemlerin işlevleri sayısınca sana hamd ü senalar olsun.
Vücudumun ve organlarımın her hareketi sayısınca sana şükürler olsun.
Yaptığımız hatalar yüzünden veya başka sebeplerle bize olan nimetlerini geri alma. (Amin)
****************
HER GÜNE BİR HAMD- 6
Ey bizleri yaratan, yaşatan ve koruyup gözeten Rabbimiz!
Vermiş olduğun bütün nimetlere hamd ediyor, şükrediyorum.
Doğduğum günden bu günüme, kalbimin her atışı sayısınca hamdü senalar olsun.
kalbimdeki hücreler sayısınca ve bunların her biri işlevi sayısınca şükürler olsun.
Damarlarımdaki hücreler sayısınca ve içerisinde dolaşan kan hücreleri sayısınca ve bunların işlevleri sayısınca şükürler olsun.
*****************************HER GÜNE BİR HAMD- 7
Ey bizleri yaratan, yaşatan, koruyup gözeten ve rızık veren Allah'ım!
Beynimdeki hücreler sayısınca ve bu hücrelerin her bir işlevi sayısınca hamd ü senalar olsun.
Öğrendiğim bilgiler sayısınca, unuttuğum lüzumsuz bilgiler sayısınca sana şükürler ediyorum.
PEYGAMBER EFENDİMİZİ RÜYANIZDA GÖRSENİZ...
PEYGAMBER EFENDİMİZİ RÜYANIZDA GÖRSENİZ,
Size dese ki: ( sizi kastederek) " Allah Teala, falan kuluma söyle namazını dosdoğru kılsın diyor"
Ne yapardınız?
Herhalde bu konuda daha dikkatli olurdunuz değil mi?
Rüyadan çok daha önemli olan Kitabımızda İbrahim suresi 31. ayette Rabbimiz
Peygamberimize hitaben diyor ki: "İMAN
EDEN KULLARIMA SÖYLE NAMAZLARINI
DOSDOĞRU KILSINLAR...".
Ben bir mümin olarak bu ayeti "Ali Uslu kuluma söyle" biçiminde anlıyorum.
Siz de kendi isminizi koyarak anlayabilirsiniz.
Size dese ki: ( sizi kastederek) " Allah Teala, falan kuluma söyle namazını dosdoğru kılsın diyor"
Ne yapardınız?
Herhalde bu konuda daha dikkatli olurdunuz değil mi?
Rüyadan çok daha önemli olan Kitabımızda İbrahim suresi 31. ayette Rabbimiz
Peygamberimize hitaben diyor ki: "İMAN
EDEN KULLARIMA SÖYLE NAMAZLARINI
DOSDOĞRU KILSINLAR...".
Ben bir mümin olarak bu ayeti "Ali Uslu kuluma söyle" biçiminde anlıyorum.
Siz de kendi isminizi koyarak anlayabilirsiniz.
İNSAN, BU GÜN ÇOK SEVDİĞİ KİŞİDEN YARIN NEFRET EDEBİLİR Mİ?
KALP NEDİR
Bir kişi size çok sevdiğini söylerken de, sizden nefret ettiğini söylerken de doğru söylüyor olabilir. Kalp değişmiş olabilir.
Arapça olan “kalp” kelimesinin sözlük anlamı “ değişken” demekmiş. “inkılap” kelimesi de aynı kökten türemiş olup, bir toplumdaki köklü değişiklikler için kullanılır.
Kalp değişken olunca bu gün sevdiğini, yarın sevmeyebilir. Başka bir gün nefret bile edebilir. Veya ; Bu gün sevmediğini yarın sevebilir.Bir kişi size çok sevdiğini söylerken de, sizden nefret ettiğini söylerken de doğru söylüyor olabilir. Kalp değişmiş olabilir.
Dini konularda da böyledir. Kırk yıllık dindar kişi ibadetleri terk edebilir, hatta dinsiz olabilir. Veya ömrünün büyük bir kısmını gafletle geçirmiş bir kişi gece-gündüz ibadetle meşgul hale gelebilir.
Kalpler Allah’ın elindedir.
Kalpler Allah’ın elindedir lakin Allah Teala her şeyi bir hikmete göre yapar. Yani bizim kalplerimizi de bir hikmete binaen değiştirir. Mesela, Saff suresi 5. Ayette “…Onlar (yoldan) sapınca Allah da kalplerini saptırdı…” buyurarak kalpleri olumsuza çevirmenin hikmetini bize bildirir. Yani kişi kendi isteğiyle batıla, günaha meylediyor Cenab-ı Hakk da kalbini çeviriyor. Yaptığını güzel görmeye başlıyor.
Enfal/ 24 ise Rabbimiz kalplerimizin olumsuz yönde çevrilmesinin sebebini, hikmetini Allah Teala’nın ve Rasulünün çağrılarına icabet etmemek olarak belirtir.
Peygamber efendimiz şöyle dua edermiş:
“Ey kalpleri ve bakış(tarzlarını) değiştiren Allah’ım!
Kalbimi senin dinin üzerine ve sana itaat üzere sabit kıl. Göz açıp kapayıncaya hatta ondan daha az zamanda bile beni nefsimin eline bırakma.”
Ali USLU
ÇOCUKLAR SÖZLERİMİZDEN DAHA ÇOK TEPKİLERİMİZDEN ETKİLENİRLER.
Çocuklar,
bizim tepkilerimize göre neye ne kadar önem verdiğimizi tesbit ederler.
Mesela; Çocuğu
dersinden düşük not aldığında telaşlanan ve çareler arayan ebeveynler, ahlaksız
bir davranışı karşısında bu kadar telaşlanmıyor, "zamanı gelince
düzelir" diye düşünüyorsa, çocuk iyi not almanın güzel ahlaktan daha
önemli olduğunu öğrenmiş olur.
Çocuğu
parasını kaybettiğinde buna üzülen ve sıkı sıkı tembihleyen ebeveynler,
ahlaksız sayılan bir davranışı karşısında bu kadar üzülmüyor ve telaşlanmıyorsa
çocuk, paranın ahlaktan daha önemli olduğunu öğrenmiş olur.
Örnekleri çoğaltarak yazıyı Fazla uzatmayayım.
Fakat sizler bu tür örnekleri çoğaltarak düşünebilir ve anlatabilirsiniz.
Örnekleri çoğaltarak yazıyı Fazla uzatmayayım.
Fakat sizler bu tür örnekleri çoğaltarak düşünebilir ve anlatabilirsiniz.
SÜTTEKİ BAKTERİLER VE TOPLUMDAKİ MİKROPLAR.
Taze sütün
içerisinde bir miktar bakteri ve başka mikro organizmalar bulunabilir. Belli
bir orana kadar süt, içindeki bakterileri ve diğerlerini tolere eder. Yani süt
bozulmaz.
Kurumlar,
STK lar, partiler de böyledirler.
Fakat
mikroorganizmalar çoğalıp belli oranı aşınca bu sefer sütün bozulmasına sebep
olurlar.
Toplumlar da
böyledir. Toplumlarda, ahlaksızlar, sahtekarlar, hırsızlar, rüşvetçiler, haksız
kazanç elde edenler, v.b. bulunabilir.
Bunlarla
mücadele edilir çoğalmasına izin verilmezse toplumlar bunları tolere
edebilirler.
Fakat,
yeteri kadar mücadele edilmez ve çoğalırlarsa, sütün bozulması gibi toplumlar
da hızla bozulurlar. Gücünü kaybederler ve manevi anlamda sağlıksız bir hal
alırlar.
ALLAH'IN ÇARPTIĞI ADAM!
Derviş,
ziyaret için gittiği ilçede arkadaşıyla buluştular. Bir çay ocağının önüne
oturup sohbet edip çay içiyorlardı.
O esnada
önlerinden bastonuna dayanarak yürüyen altmış yaşlarında bir şahıs geçiyordu.
Arkadaşı dedi ki:
"Şu
adam var ya, Bir zamanlar ilçenin en zenginlerindendi. Gayr-i menkulleri çok
fazlaydı. İmalathaneleri vardı. Çevresinde çok kişi olan, hatırlı bir kimseydi.
Şimdi eski bir evde kirada oturuyor. Onun bunun yardımlarıyla geçiniyor.
Çevresinde de pek kimse kalmadı. Sağlığı da gördüğün gibi.
Bazı
kimseler "Allah bunu çarptı" diyorlar. Bu söz doğru olabilir
mi?"
Derviş biraz
düşündü ve dedi ki:
"Sen
Kuran'da anlatılan Hz. Eyyüp Peygamberin hayatına benzer bir hayattan
bahsediyorsun. Sence Allah Teala Hz. Eyyüb’ü çarpmış olabilir mi?"
....
Sonra ilave
etti:
Bak
kardeşim! İnsanların başlarına gelen olumsuzlukların sebepleri farklı
farklıdır. Mesela:
Yaptıklarının
cezasını çekiyor olabilirler.
Allah Teala
onların günahlarını affetmek veya derecelerini yükseltmek istemiş olabilir.
Bu onların
İmtihanı olabilir.
Bizler Allah
Teala'nın muradını bilemeyiz. Kendimizin veya ailemizin başına olumsuzluklar
geldiğinde:
"Bu
olumsuzluk, yaptığım bir hatanın sonucu mu acaba" diye düşünüp
yanlışlarımız varsa düzeltmeli ve tevbe istiğfar etmeliyiz.
Başkalarının
başına gelen (bize göre) olumsuz durumlarda ise:
"Allah
Teala belki, onun günahlarını affetmek, derecesini yükseltmek istiyordur. Veya
imtihan ediyordur." diye düşünmeliyiz.
Bu sayede
kendi hatalarımızı düzelme ihtimalimiz olduğu gibi başkaları hakkında da su-i
zannda bulunmamış oluruz.
Ayrıca,
Allah Teala'nın bildirmediği bir konuda "Allah bunu şundan dolayı şöyle
yaptı" demek haddi aşmaktır.
ÇOK DEĞERLİ VELİLER!
Okullar açıldı, çocuklarınızı okullara gönderiyor ve onları öğretmenlere emanet
ediyorsunuz.
Öğretmenlerin
büyük çoğunluğu onların kendilerine emanet olduğunun bilincindedirler. Onları
en güzel biçimde geleceğe hazırlamak için ellerinden geleni yapacaklardır.
Çocuklarınızın
geleceğe daha iyi hazırlanması için, sizler de bazı konularda öğretmenleri
anlamaya çalışınız.
Öğretmenler
de toplumun birer ferdidirler. Aynen iş yerinizdeki arkadaşlarınız gibidirler. Yani;
İçlerinde çok kuralcı olanı da vardır, kuralları esnetenleri de.
Neşelisi de vardır, somurtkanı da.
Espriyi seveni de vardır, şakadan hoşlanmayanları da.
Cömerti de vardır, cimrisi de.
Hayata hep olumsuz yönlerden bakanı da vardır, pozitif bakanları da.
Dindar olanı da vardır dine mesafeli olanı da.
Siyasi görüşleri de farklıdır. Aynen diğer insanlar gibi bazen hata yapabilirler.
İçlerinde çok kuralcı olanı da vardır, kuralları esnetenleri de.
Neşelisi de vardır, somurtkanı da.
Espriyi seveni de vardır, şakadan hoşlanmayanları da.
Cömerti de vardır, cimrisi de.
Hayata hep olumsuz yönlerden bakanı da vardır, pozitif bakanları da.
Dindar olanı da vardır dine mesafeli olanı da.
Siyasi görüşleri de farklıdır. Aynen diğer insanlar gibi bazen hata yapabilirler.
Çocuğunuz,
öğretmenle ilgili bir problemini söylediğinde onun söylediğini doğru kabul
ederek hemen öğretmeni suçlamayınız. Önce meselenin aslını araştırınız. Gerekirse
öğretmene gidip meseleyi öğrenmeye
çalışınız. Önce suçlar sonra öğretmenin haklı olduğunu anlarsanız, öğretmen
kırılır.
Araştırmalar
sonunda çocuğunuzun hayatını etkileyecek derecede bir problemle karşılaşırsanız
o zaman hakkınızı sonuna kadar arayınız.
Öğretmenler robat
değildirler. Bazen mutludurlar, bazen üzgün. Bazen kendilerinin bazen
ailelerinin sağlık sorunları olabilir. Onların da aileleri vardır. Bazen sizin
olduğu gibi onların da ailevi sorunları olabilir. Yani psikolojileri tek düze
değildir.
Bu durum
ister istemez sınıfa yansır. Bazen ufak bir harekete aşırı tepki de
verebilirler.
Bu durum
süreklilik göstermiyorsa, en küçük bir olumsuzlukta soluğu milli eğitime
şikayete giderseniz öğretmen kırılır.
Öğretmen kırılınca derslerdeki şevki de kırılır.
İşte o zaman robot bir öğretmene döner. Ne sevgisini yansıtır, ne öfkesini.
Çocuğun gözünün içine bakmaz. sadece resmi olarak yapması gerekenleri yapar. Halbuki çocuğun ihtiyacı öğretmenin gözünden enerji almaktır.
Öğretmeni şikayet ederek bu enerjiyi tüketebilirsiniz.
Çocuğunuzun
sınıfı da özel seçilmiş mükemmel kişiler değildir. Belki sınavla alan
okullarda seviyeler birbirine yakın
olabilir fakat davranış ve huy olarak birbirinden farklıdır.
İşte bu
farklılıklardan dolayı bazen arkadaşlarıyla problemler yaşayacaktır. Problemler
çok büyük değilse müdahale etmeyin. Bırakın aralarında çözsünler. Böylece
hayata daha iyi hazırlanmış olurlar. Çünkü, okul hayatından sonra da bu toplumda
yaşayacaklar; gerek iş hayatında, gerekse sosyal hayatta çok değişik insanlarla
karşılaşacaklardır. Okulda problemlerle başa çıkmayı, problemleri çözmeyi
öğrenen çocuğunuz ileriki hayatı için antremanlı olacaktır.
Tüm öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve velilerimize hayırlı ve başarılı bir öğretim yılı diliyorum.
Tüm öğretmenlerimize, öğrencilerimize ve velilerimize hayırlı ve başarılı bir öğretim yılı diliyorum.
BÜYÜK KAYALARI YERİNDEN OYNATMAK.

Çünkü:
2-Kaya yuvarlanıp sizin kontrolünüzden çıkabilir.
3-Kontrolden
çıkan kaya kimleri ve neleri ezecek bilemezsiniz.
4-Belki de kaya parçalanıp sizin hiç istemediğiniz bir konuma düşebilir.
Bu örneği sosyal olaylarla, değerlerimizle, kültürümüzle ve din algılarımızla da irtibatlandırabiliriz.
4-Belki de kaya parçalanıp sizin hiç istemediğiniz bir konuma düşebilir.
Bu örneği sosyal olaylarla, değerlerimizle, kültürümüzle ve din algılarımızla da irtibatlandırabiliriz.
ORTASINI BULAMADIK.
Eskiden
ilgisizlikten heder olurdu çocuklarımız.
Şimdi en mahrem şeyleri bile ulu orta gösterir ve söyler olduk.
Ortasını bulamadık.
Eskiden aileler: "eti senin kemiği benim" diye öğretmene teslim ederlerdi çocuğunu. Bazı öğretmenler de öğrencinin en küçük yanlışında bir araba sopa atılabilirdi.
Şimdi, çocuğun psikolojisi bozulurmuş! diye sert bir söz bile söyleyemiyor öğretmenler.
Ortasını bulamadık.
Eskiden
okumak isteyen bir çok zeki çocuk, imkansızlıktan veya ailesinin istememesi sebebiyle okuyamıyordu.
Eskiden
camiye giden çocuklar çocukça masum bir yanlışlık yaptıklarında bazı büyükler
tarafından azarlanır adeta camiden soğutulurdu. Şimdi ise
safların arasında koşup namaz kılanların dikkatini dağıtıyorlar. Kimse de bir
şey diyemiyor. Ortasını
bulamadık.
Eskiden
gençlerin bazıları karşı cinse aşık olduğu halde utancından kimseye
söyleyemeyip kara sevdalara düçar olurlarmış.
Şimdi ise
aşırı ilgi ve aşırı sevgiden heder oluyorlar. Ortasını
bulamadık.
Eskiden
gelinler kaynanalarından korkar ve çekinirlerdi. Şimdi
kaynanalar gelinlerinden tırsar oldu.
Ortasını
bulamadık.
Eskiden
Çocuklar babalarından annelerinden korkarlardı. Şimdi
ebeveynler çocuklarından çekinir oldu. Ortasını
bulamadık.
Eskiden tanıdığı tanımadığı bütün büyüklerinden korkardı çocuklar. Şimdilerde tanıdıklarını bile takmıyorlar. Ortasını bulamadık.
Eskiden
utanılmaması gereken şeylerde bile utanır sıkılırdı insanlar,Eskiden tanıdığı tanımadığı bütün büyüklerinden korkardı çocuklar. Şimdilerde tanıdıklarını bile takmıyorlar. Ortasını bulamadık.
Şimdi en mahrem şeyleri bile ulu orta gösterir ve söyler olduk.
Ortasını bulamadık.
Eskiden aileler: "eti senin kemiği benim" diye öğretmene teslim ederlerdi çocuğunu. Bazı öğretmenler de öğrencinin en küçük yanlışında bir araba sopa atılabilirdi.
Şimdi, çocuğun psikolojisi bozulurmuş! diye sert bir söz bile söyleyemiyor öğretmenler.
Ortasını bulamadık.
Şimdilerde
okumak istemeyen çocuğu zorla sıralarda oturtuyoruz. Ortasını
bulamadık.
Şimdilerde
....... Ortasını
bulamadık.
İnsanların
çoğu ya zalim oluyorlar, ya da mazlum
(haksızlığa uğrayan) Zalimlik
yapmadan, mazlum da olmadan yaşamasını beceremedik, Ortasını
bulamadık.
Sevgili Peygamberimiz "İşlerin hayırlısı (evsat) orta olanıdır" buyurmuşlar. Yani aşırılıklardan uzak durmayı öğütlemişler, ama biz
Ortasını bulamadık.
Sevgili Peygamberimiz "İşlerin hayırlısı (evsat) orta olanıdır" buyurmuşlar. Yani aşırılıklardan uzak durmayı öğütlemişler, ama biz
Ortasını bulamadık.
DERVİŞİN AYNASI (Tefekkür yazıları)
Derviş, sıcak bir temmuz günü ikindi
namazını Ulucamiide kıldıktan sonra caminin bahçesine geçip boş bir masaya
oturdu. Çayını ısmarladı. Gözleriyle ağaçları seyrederken zihni tefekkür
halindeydi.
Oradan geçmekte olan iki genç selam
verdiler. Selam veriş tarzlarından ve tavırlarından yanına gelmek için davet
beklediklerini hissetti derviş.
"Ve
aleyküm selam gençler, vaktiniz varsa buyurun çay içelim" dedi. Gençler
gözlerinde memnuniyet ifadesi olduğu halde biraz çekinerek davete icabet
ettiler.
Derviş
çaycıya" iki çay ilave" diye seslenirken zihni gençleri nereden
tanıdığıyla meşguldü.
Hal hatır
sordu gençlere. Gençler cevap verirken bir tanesi kendilerini tanıttı. Dervişin
iyi tanıdığı bir lise öğrenci arkadaşıyla birlikte giderlerken yolda ayak üstü
sohbet etmişlerdi. Genç söyleyince derviş hatırladı.
Aynı genç
devam etti:
- Sizinle
yolda karşılaştığımızda bizi tanıştıran arkadaş sık sık sizden bahseder. O
arkadaş sayesinde sizi az da olsa tanımış olduk. Arkadaşımız sizin
anlattıklarından çok etkilenmiş. Bizlere de biraz nasihatte bulunur musunuz?
Derviş biraz
mahcup bir ifade ile önüne bakarak:
"Estağfirullah.
Bütün güzellikler Allah'a aittir. Eğer bu güzelliklerin aktarılmasında bizi
aracı kıldıysa O'na hamd ederiz" dedi.
İsimlerini sordu,
birisi "Savaş" dedi.
Diğerine
sordu "Necati" diye cevapladı. "Necati isminin kurtulan kişi
demek odluğunu elbette biliyorsundur" dedi derviş. Genç, başını evet
anlamında salladı.
Kişinin esas
kurtuluşu Cehennemden kurtuluştur. Onun yolları da Kur'anda ve Peygamberimizin
sözlerinde belirtilmiştir. dedi. Aynen başarılı olmak isteyen öğrencilerin
yapması gerekenlerin belli olduğu gibi diye ilave etti.
Sonra
Savaş'a döndü.
- Peygamber
Efendimiz adı "Savaş" olan bir Müslümanın adını "Barış"
olarak değiştirmiş. Savaş bazen gereklidir ama Kuranda "Barış
hayırlıdır" der. dedi.
Ailelerini,
okullarını sorduktan sonra yaşlarını sordu.
İkisi de "on altı" dediler.
Kendisine
sormak istedikleri özel sorularının olup olmadığını sordu. "Şimdilik
yok" dediler.
Zaman zaman
hayal kurup kurmadıklarını sordu.
İkisi de
"evet kurarız" dediler. Derviş
dedi ki:
-O zaman bir
ayna hayal edin. Bu aynada kendinizi hayalen seyredeceksiniz. Bu aynanın
özelliği, geleceği gösterebilmesidir.
Şimdi
gözlerinizi kapatın ve söylediklerimi, aynada hayal edin.
-18
yaşınızdasınız kendinizi nasıl görüyorsunuz?
Biraz
bekledikten sonra.
-Şimdi 20
yaşındasınız.
-25
yaşındasınız.
-30 yaşınızdasınız.
beşer yaş
ilerleyip biraz bekleyerek 90 yaşlarına kadar gitti.
Seksenlerden
sonra ikisinin de yüzünde hoş olmayan ifadeler görülmüştü.
"Gözlerinizi
açın" dedi.
-Necati önce
senden başlıyayım.
-18 yaşında
ne gördün.
Necati
gözlerini tekrar kapadı.
-Okul bitmiş
Üniversitede Tıp fakültesini kazanmışım.
-20 yaşında?
-Fakültede
öğrenciyim arkadaşlarla evde kalıyorum.
-25 yaş?
-Okul bitmiş
aynı okuldan mezun bir kızla evlenmişim.
- 30 yaş?
-Saçlarım
biraz dökülmüş. Uzman olarak atanmışım. Bir kızımız var 2 yaşında. Arabamız var
ve kirada oturuyoruz.
-35 yaş?
-Saçlarım
biraz daha dökülmüş biraz da kırlaşmış. Kızım ilkokula gidiyor 3 yaşında bir
oğlumuz var. Mutlu bir aileyiz. Yeni bir araba almışız
-40 yaş?
-Bahçeli,
iki katlı bir evimiz var. Oğlum ilkokula gidiyor. Kızım orta okula. Bazen
derslerinde yardımcı oluyoruz. Ben ve eşim biraz kilo almışız. İkimizin de
saçlarındaki beyazlar artmış.
-45 yaş?
-Başımın üst tarafındaki saçların çoğu
dökülmüş. Kalanlardaki beyazlık siyahlardan fazla. Kızımız genç kız olmuş.
Babam vefat etmiş.
-50 yaş?
- Saçlarım
biraz daha beyazlamış. Dizlerimde problemler var. Eşimin bazı sağlık sorunları
var. Kızım üniversitede mimarlık okuyor. Oğlum üniversite sınavına girecek.
-55
yaş?
-Annem vefat
etmiş. Kızım evlenmiş. Bir erkek torunumuz var. Eşim emekli olmuş baya bir
yıpranmış görünüyor. Torunuyla daha çok vakit geçiriyor. Oğlum tıp fakültesi 5.
sınıf. Gücümün azaldığını hissediyorum. Merdivenlerden çıkarken dinlenesim
geliyor.
-60 yaş?
-Oğlumuz
doktor olmuş. İki yıl önce evermişiz. Bir kız torunumuz var. Kızın bir tane
daha çocuğu olmuş. Torunlar sık sık bizde kalıyorlar. Bize dede, nene diyerek sevgi gösteriyorlar. Ben de emekliliğe müracaat
ediyorum. Kendimi orta yaş ile yaşlı arasında bir yerde hissediyorum. Hacca
gitmek için müracaat ettik.
-65 yaş?
Torunlarla vakit geçirmek hoşumuza gidiyor.
Sağlık sorunlarım var. Bahçeyle uğraşıyorum. Sosyal hayattan uzaklaşıyorum.
-70 yaş?
Yüzlerimdeki
kırışıklar artmış. Biraz zayıflamış görünüyorum. Gözlerim iyi görmüyor. Eşimin sağlık problemleri artmış. Torunlar bize fazla uğramıyorlar artık.
-75 yaş?
Eşim vefat
etmiş. Hayatın tadı yok gibi. Evimde yalnız kalıyorum. Çocuklar da baya
olgun yaştalar. Kızım emekli olmuş. İlk torunum evlenmiş.
-80 yaş?
İyice güçsüz
hissediyorum kendimi. Kendime tam bakamıyorum. Hizmetçiden yardım alıyorum.
"Çocuklar beraber kalalım" diyorlar. Karar veremiyorum. Bazı
tereddütlerim var.
-85?
Huzur
evindeyim. Hayattan hiç bir beklentim yok. İbadetlerimi yapmaya çalışıyorum.
Ölümü arzuluyorum.
-90 yaş?
O yaşa
gelmeden ölmüşüm. mezarımın başında ölüm tarihim yazıyor. Mezarımın toprağı
iyice yerleşmiş. Yaklaşık üç yıl önce ölmüşüm.
-Peki mezarın
içini de hayal edebiliyor musun? dedi derviş.
Biraz
bekledi. Gözlerini açabilirsin dedi. Genç gözlerini açtığında gözleri nemliydi.
Farklı duygular içerisindeydi.
Aynı soruları diğer gence de sordu. Ölüp
mezarının içerisini hayal ettirdikten sonra Onun da gözlerini açtırdı.
Gençlerin ikisi de şoke olmuş gibiydiler.
Dervişin sözüyle toparlandılar. Derviş diyordu ki:
Büyüklerimiz
akıllı kişileri tarif ederken; Sadece bu gününü değil geleceğini de düşünerek
yaşayanlar olarak tarif etmişlerdir."
EĞİTİMDE METOT (ÖZELLİKLE DİN EĞİTİMİNDE) AYETLERE VE HADİSLERE GÖRE NASIL OLMALIDIR?
1-Kolaylaştırınız,zorlaştırmayınız;
Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz (Hadis- şerif)
NOT: Bu hatırlatmalarımın, özellikle öğretmenliğimin ilk yıllarında bu ilkelere aykırı bazı tavır ve davranışlarıma keffaret olmasını dilerim.
"müjdeleyiniz"
sözünü eğitimde: teşvik ediniz, cesaretlendiriniz şeklinde de anlayabiliriz.
"nefret
ettirmeyiniz" sözünü ise bıktırmayınız, sevdiriniz biçiminde de anlayabiliriz
2-Kullarıma
söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü
şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.(İsrâ : 53)
Bu ayeti
eğitimciler: (öğretmen)kullarıma söyle (öğrencilerine)en güzel şekilde
konuşsunlar. Yoksa şeytan aralarını bozar..." biçiminde anlarlarsa daha
güzel eğitim verirler. Sözlerimizi dörde ayırabiliriz:
1-Kaba ve kötü konuşma.
2-normal konuşma.
3-güzel konuşma.
4-En güzel konuşma.
Ayet-i Kerimede bizlerden istenen "en güzel konuşma -ahsen-" dır. Bu durum, ancak seçerek ve dikkatli bir biçimde konuşmakla mümkündür.
1-Kaba ve kötü konuşma.
2-normal konuşma.
3-güzel konuşma.
4-En güzel konuşma.
Ayet-i Kerimede bizlerden istenen "en güzel konuşma -ahsen-" dır. Bu durum, ancak seçerek ve dikkatli bir biçimde konuşmakla mümkündür.
3-"Rabbinin
yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et..."(Nahl : 125)
Bu ayet-i
kerimede, Allah Teala dinini öğretmenin ve ona çağırmanın iki temel ilkesini
bizlere öğretmiştir.
a-Hikmet:
Neyi, nerede, ne zaman, ne kadar, ve nasıl anlatacaksın (öğreteceksin) bunlar
hikmetin eğitimdeki tezahürleridir.
b- Güzel
öğüt: Gönlüne ve aklına hitap ederek, bağırıp çağırmadan, hakaret etmeden,
seviyesine uygun örneklerle muhatabı iknaya çalışmak.
4-Allah'ın
rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli
olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet.
Onlar için Allah'tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere
de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et, (ona dayanıp güven).
Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.(Âl-i İmrân : 159)
Bu ayetten çıkardığımız
eğitimle ilgili mesajlar:
*Eğitimci
merhametli, yumuşak huylu, tatlı dilli olacak. Nazik ve güler yüzlü olacak,
öğrencilerinin kalbini fethetmeye çalışacak
*Kin
gütmeyecek kendisine karşı yapılan hataları (gerektiğinde uyaracak) fakat
affedecek.
*Gerektiğinde sınıfla
ilgili kararlarda onlara danışacak. Alınan kararlara da uyulmasını sağlayacak.
*Güzel bir
eğitim-öğretim için tüm tedbirleri aldıktan sonra hedefe ulaşmak için Allah'a tevekkül edip Onun
yardımını dileyecek.
*Öğrencileri
için dua edecek.
Kaba söz ve
davranışlardan uzak duracak.NOT: Bu hatırlatmalarımın, özellikle öğretmenliğimin ilk yıllarında bu ilkelere aykırı bazı tavır ve davranışlarıma keffaret olmasını dilerim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
MANŞET!
ANNE - BABALARIN DİKKATİNE!
Sâl ih ve sâliha olarak yetiştirdiğiniz her erkek ve kız evladı kazancı bol olan manevi bir fabrika gibidir. Onların yaptığı her sâlih a...
