Derviş yolda yürürken şayet acele bir işi yoksa, yolda gördüğü şişe kırıkları, çivi gibi zararlı şeyleri alıp uygun bir yere bırakırdı. Bu onun uzun zamandan beri uyguladığı bir alışkanlığı idi.
CAM KIRIKLARI
PROF. İSMAİL CERRAHOĞLU HOCAMIZIN ŞAHİT OLDUĞU BİR OLAY
Hocaların hocası Prof. İsmail Cerrahoğlu hocamız bir kaç gün önce 93 yaşında vefat ettiler. Allah Teala rahmet eylesin. Ankara İlahiyat Fakültesinde öğrenci iken Tefsir Usulü dersimize girmişti. Öğrencilerin sevdiği ilmi ile amil bir hocamız idi.
Derste anlattığı bir anısını sizlerle paylaşmak istedim. Anlattığı olay özet olarak şöyleydi:
Hocamız, Medine-i Münevvere'de bir caddede yürürken birbirleriyle tartışan (Arapça konuşan) iki kişiye rastlamış. Tartışanların ses tonları git gide yükselmiş ve birbirlerine bağımaya başlamışlar. Bu arada yumruklar sıkılmış.Tartışma kavgaya dönmek üzere iken oradan geçen bir kişi yüksek sesle "Sallû alâ Rasûlinâ Muhammed" demiş. Bu sözü duyan o iki kişinin ikisi de bir anda 180 derece dönüp "Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed" diyerek hızla birbirlerinden uzaklaşmışlar. Bu durum hocamızın çok dikkatini çekmiş.
Hocamız demişti ki: "Sallû alâ Rasûlinâ Muhammed" diyen şahıs, muhtemelen "Siz Peygamberimizin huzurundasınız, veya Onun beldesindesiniz, utanmıyormusunuz Onun huzurunda sesinizi yükseltmeye ve kavga etmeye" demek istedi" Bunu duyan iki mümin de Peygamberimizin hatırına tartışmayı ve kavgayı bırakıp oradan hızla uzaklaştılar"
Peygamber Efendimize olan sevgi ve saygı müminlerin davranışlarına ne kadar etki ediyor diye bu olay benim de çok dikkatimi çekmiş ve etkilemişti.
Allah Teala Hocamıza rahmet eylesin. Ahirette Peygamber Efendimize komşu eylesin. Bizlere de Peygamber Efendimizi layıkıyla sevmeyi ve yolundan gitmeyi nasip eylesin.
NASİHATLER-1
NASİHAT-1
*-Hocam! Bana nasihat edermisiniz?
-Estağfirullah kardeşim.Madem böyle bir talebiniz oldu başta kendi nefsime olmak üzere şunları diyebilirim; Hiç bir zaman büyük konuşmayasın!...
*-Başka bir öğüdünüz???
-Daha önceki bilerek veya bilmeden de (farkında olmadan) olsa yaptığın (bildiğin-bilmediğin) tüm büyük konuşmaların ve kibir sayılacak davranışların için tevbe et.
İnsanın başına dert açan en önemli şeylerden birisi büyük konuşmalarıdır.
Bu gün yaptığın böyle bir hata belki kırk sene sonra başına dert açabilir.
***
-Hocam! Bana nasihatte bulunur musunuz?
-Estağfirullah kardeşim. Ben size nasihatte bulunmak yerine, Peygamber Efendimizin bizlere yaptığı nasihati özet olarak, hem kendime hem de size hatırlatmış olayım:
"Ya hayır konuş(iyi/güzel şeyler söyle); ya da sus"
Eğer bu nasihate uyarsak dünyada ve ahirette bir çok problemden emin oluruz inşaallah.
***
*-Bizlere hem dünyada hem de Ahirette kazandıracak en karlı işlerden birisi nedir biliyor musun kardeşim?
- Nedir hocam?
*- (İmkanı olanlar için) Ana- baba duası almaktır.
***
NASİHAT-4
*-Çare nedir biliyor musun kardeşim?
-.....
*-Gönülden tevbe etmek ve istiğfara devam etmek...
-Neyin çaresi bu hocam?
*-Maddi ve manevi bir çok problemin çaresi...
***
-Hocam!
Bana, kısa ve öz, nasihat verebilir misiniz? Uzun öğütler aklımda pek kalmıyor da....
*-Ahirete inanıyor musun?
- Tabii ki inanıyorum...
*- O halde Ahirette hesabını vereceğini düşünerek hareket et.
***
-Hocam!
Çekindiğiniz en önemli şeyler nelerdir?
-Çok var kardeşim. Ama bir tanesini söyleyeyim. BÜYÜK KONUŞMAK...
Büyük konuşmalar kişinin başına büyük badireler açarlar. Hatta düşüncesi bile olumsuz yönde etkiler bazılarını. Mütevazilik ve istiğfara devam etmek bir çok belayı önleyebilir.
***
Bak kardeşim.
Yaptığımız şeyler (sözlerimiz, yazılarımız, davranışlarımız, tavırlarımız, derslerimiz, yardımlarımız, işlerimiz, vb.) çok güzel ve çok faydalı bile olsa, eğer "sâlih amel" kapsamına girmiyorsa ahirette bir faydası olmaz.
NASİHATLER-2
-Hocam bana nasihat eder misiniz?
-Hocam! bana nasihat eder misin?
*-Değerli öğrencim, sana akılda kolaylıkla kalacak bir şey söyleyeyim, hayatın boyunca bunu uygulamaya çalış.
Malından, infak et, ikram et, fakat israf etme.
İnfak ve ikram Allah Teala'nın hoşlandığı, israf ise hoşlanmadığı bir davranıştır.
İnfak ve ikram kişiyi cennete yaklaştırırken israf cennetten uzaklaştırıp cehenneme yaklaştırır.
***
-Hocam! Bana nasihat eder misiniz?
*-Ölüm var kardeşim. Hem de hiç kimseyi ıskalamayan, yüzde yüz herkesin karşılaşacağı ölüm var... Sonra da hesap var.
-Biliyorum hocam...
*-Gerçekten biliyor musun?
-Evet hocam, biliyorum.
*-Gerçekten bir gün öleceğini ve sonra da hesap vereceğini biliyor musun? Bunun idrakinde misin? Bunun bilincinde misin?
"Bunun idrâkinde olanların ayrı bir nasihate ihtiyacı olmaz" diye düşünmüştüm.
TİCARİ NAMUS NEDİR? VEYA NE KADARDIR?
İNSANLARI TANIMA...
Değerli kardeşim, insanları tanımakla ilgili soru sormuştunuz. Cevaplara bir ilave daha yapayım;
Ben iri iri laflar eden, çok keskin çıkışları olan, adeta "kraldan çok kralcı olan" kimselere hep mesafeli dururum, biraz da şüpheyle bakarım.O tür kişilerin zikzakları beni hiç şaşırtmaz.
Bunu tecrübelerimden öğrendim. "Bunlar, hakikatin ortaya çıkmasından ziyade kendilerini parlatmak derdindeler" diye düşünürüm.
HOCAM BANA NASİHAT EDER MİSİNİZ?-4
Hocam bana nasihat eder misiniz?
-Değerli öğrencim. Hiç bina yaptırdınız mı? Yaptırdıysanız bilirsiniz. Yaptırmadıysanız en azından binanın yapılışına çeşitli yerlerde şahit olmuşsunuzdur.
Bina yapımı hepimiz için bir öğüttür.
Biliyorsunuz bina için önce bir plan yapılır sonra o plana uygun biçimde bina inşa edilir.
Tek katlı bir bina düşünelim. Önce temelden başlanır. Sonra direkler, duvarlar ve çatı kurulur. Sonra sıvası, penceresi, boyası. Bir de yapım aşamasında elektiriği suyu v.s. her şey sıraya göre yapılır.
Aynen bina yapmak gibi, yapacağımız işi de önce bir planlama gerekir. Sonra bu işin temeli sonra yapılması gerekenler sırayla yapılır.
Diyelim ki iyi bir müslüman olmak istiyorsun . Nereden başlayacaksın? Önce bu isten anlayan kişilerle bir plan yapacaksın. Sonra bu işin temelini öğreneceksin. Temeli sağlam olmayan binalar kolay yıkılır. Bu dinin temeli nedir? Önce sağlam ve sarsılmaz bir imandır. İmanı tehlikeye düşüren şeyler nelerdir, onları iyi bellemek gerekir. Sonra önem sırasına göre diğer ibadetler, güzel ahlak, cihat vs. bir sıra takip etmelisin.
Diyelim ki birilerine dinimizi öğretmek istiyorsun. Önce bu kişinin nelere ihtiyacı olduğunu tesbit edip seviyesine uygun bir plan yapmalısın. İmanı olmayan bir kişiye ibadeti öğretmek pek akıllıca değildir. Peygamberimize inanmayan bir deiste Peygamberimize salatu selam getirmenin önemini anlatmak da boşa kürek çekmektir.
Sadece dini konularda değil, diğer derslerde de böyledir. Mesela matematikte dört işlemi yapmada problemi olan bir öğrenciye denklemleri ne kadar öğretebilirsin ki?
Diğer işler de böyledir. Hiç bir iş karşıdan göründüğü gibi değildir. O konuda temelin yoksa yaptığın binanın altında kalabilirsin. maddi manevi pek çok zarara uğrayabilirsin.
Ben olayları bir kaç örnekle anlatmaya çalıştım. Sen bunu daha detaylı düşünebilirsin.
SOSYAL MEDYADA ÇOKÇA PAYLAŞILAN BU DİNİ BİLGİ NE KADAR DOĞRUDUR?
Hz Lut'un kavminin helak olduğu gece 80 000 müminin teheccüd namazı kıldığı, Bu toplumdaki 33 kişinin o kötü fiili işlediği fakat iyilerin kötülere engel olmadıkları için tümünün helak edildiği bilgisi sosyal medyada dolaşmaktadır. Bu bilgiyi maalesef bazı vaizler de anlatmaktadır. Acaba bu bilgi ne kadar doğrudur?
Aşağıdaki ayetlerde ve tefsirlerde sorunun cevabını bulabiliriz.
Orada (Lût'un
yöresinde) bulunan mü'minleri çıkardık. (Zâriyât : 35)
Zâten
orada bir ev halkindan baska müslüman bulamadik. (Zâriyât : 36)
AÇIKLAMA: Aşağıdaki Hicr:65. Ayetten (zariyat /35 te bildirilen) oradan çıkarılıp kurtarılan müminlerin Hz. Lutun ailesi olduğu;
Ankebut /33. Ayettten (Zariyat /36 da bildirilen) bu
ev halkının Hz. Lutun karısı dışındaki ev halkı olduğu anlaşılmaktadır (AU)
"Gecenin
bir bölümünde aile fertlerini yola çıkar, sen de arkalarından git. Hiçbiriniz
arkaya bakmasın. Emrolunduğunuz yere (doğru) geçin gidin." Hicr : 65
“Elçilerimiz
kendisine geldiğinde Lût, onlardan dolayı huzursuz oldu ve ne yapacağını
şaşırdı. Ama onlar "korkma, tasalanma!" dediler; "Biz seni ve
karın dışında bütün aileni kurtaracağız; karın ise geride kalanlar arasında yer
alacak." (Ankebût : 33)
ELMALILI
HAMDİ YAZIR TEFSİRİ (ilgili ayetin tefsiri)
Fakat
orada bir evden başka müslüman bulmadık. Yani bir evden başka mümin yoktu, onun için bir
ev halkından başka selamete çıkan bulunmadı ki o ev Hazret-i Lût'un evi idi,
karısından başka bütün ailesi mümin oldukları için beraberinde selamete çıkmış
kurtulmuşlardı. Demek Hazret-i Lût'un açıkladıklarına daha başka iman eden
bulunsaydı onlar da kurtulacaklardı. Burada "müslimîn" (müslümanlar) "müminîn" (müminler) eş anlamlı gibi kullanılmış olmakla birlikte
selamet bulanlar mânâsını da ifade etmektedir.
RUHUL BEYAN TEFSİRİ
Bunun üzerine oradaki, Lût kavmindeki, Lût (aleyhisselâm)'a iman eden
mü'minleri çıkarttık. Sanki şöyle denilmektedir: Melekler
emrolundukları şeyi yapmaya yeltendiler, Biz de: ”...Aileni
götür..." (Hicr: 65) diyerek
onları çıkarttık. Bu söz, Cebrail'in sözü değil, bizzat Allahü teâlâ 'nın haber vermesidir.
Zaten orada bir tek ev halkından başka Müslüman da
bulmadık. O ev halkının, Lût (aleyhisselâm) ve iki kızı olduğu söylenir.
Lût'un karısı ise kâfirdi. Bir başka görüşe göre. Lût (aleyhisselâm) ve
kurtulan ailesi on üç kişi idiler. … |
﴾ 36 ﴿
KISKANÇLIK (HASET) ÜZERİNE BİR HİKAYE
KISKANÇLIK (HASET) ÜZERİNE BİR HİKAYE
Kıskanç kişilerin psikolojisini anlatan bir hikaye dinlemiştim. O hikayeyi size aktarayım:
İLGİNÇ BİR HATIRA
UMREDEN DÖNÜŞ/ UMRE NOTLARI-11
Dönüş günümüz yaklaştığında herkes eşyalarını valizlerine yerleştirdi. Fakat küçük öğrenciler eşyalarını valizlerine zor zahmet yerleştirebildiler. Gümrüklerde valizleri açtırıp eşyalar dağıtılırsa kolay kolay bu eşyalar toplanamaz diye düşündüm. Öğrencilerin aldıkları hediyelikler o kadar çoktu ki otobüse nasıl sığdıracağız diye de endişe ettim. Zaten herkesin Mekke'de doldurduğu epey yekün tutan zemzemleri vardı. Alınan hurmalar, normal giyecek valizlerimiz, hediyelik eşyaların yerleştiği valiz ve koliler hakikaten çok fazla olmuştu.
Otobüslerimiz otelin önüne geldiklerinde lastiklerinin tümünün yenilendiğini gördük. Lastikler orada Türkiye ye göre oldukça ucuz olduğundan, giderken normal lastikle gidip orada değiştirmiş ve çıkanları orada bırakmışlar.
Eşyalarımızı otelden indirip büyük olanları otobüsün bagajlarına düzenli bir biçimde yerleştirdik. Otobüsün koridorlarını çocukların zor geçeceği bir biçimde doldurduk küçük eşyaları yukarılara koyduk. Çocukların aldığı kumaş türü şeyleri oturacakları koltuklara koydurduk. Bazıları ayaklarını koyacakları yerlere de eşyalarını koyarak bağdaş kurarak oturdular.
Aksaray'dan öğrenci getirmiş bir otobüse baktım eşyalarını bagaja koymuşlar artan bazı malzemeler de arka camın oralardaydı. Koridorlar bom boştu. O zaman bizim Tavşanlının eşya konusundaki hırsını daha iyi anladım. Çünkü öğrencilerin aldığı şeylerin pek çoğu ailesi veya akrabaları tarafından sipariş verilen şeylerdi.
Medine'ye veda edip yola çıktığımızda gözümüzü Ülkemize diktik. Yollarda kısa ihtiyaç ve namaz molaları haricinde pek durmadık. İkinci şöförümüz Turgut abinin ayağı da nisbeten iyileştiği için uzun süreli yolculuk problem oluşturmuyordu.
Irak gümrüğüne girdiğimizde oradaki görevli evraklarımızı imzalamıyor resmen rüşvet istiyordu. Rüşvet olarak "müseccel" yani teyp istiyordu. Epey dil dökmemize rağmen adam imzalamıyor. Valizleri tek tek açtırıp kontrol etmeye kalksa zaman ve emek bir tarafa, çocukların o valizleri tekrar toplama ihtimali oldukça zordu. Bir de Irakta savaş devam ettiği için teyp, dürbün gibi bazı eşyaların Irak'a girişi zaten yasaktı. Kendi ülkemize girişi yasak olmadığından öğrencilerin çoğu teyp (kasetçalar) almışlardı.
Aklıma bir fikir geldi.İsmail İsimli bir öğrenci seyyar satıcılardan çin malı bir teyp almış otele geldiğinde teybin çalışmadığını söylemişti. Değiştirmek için gittiğinde aldığı yeri bulamamış (veya adam yokmuş)ve bayağı üzülmüştü. İsmail'e arızalı teybin yakınlarda olup olmadığını sordum. Otobüsün üst rafında olduğunu söyledi. Onu alıp görevliye verdim. İmzayı atıp yola devam ettik. Durumu müsait olanlardan zaten ucuz olan teybin parasını toplayıp İsmail'e verdim. Allah Teala bizleri affetsin. Rüşvet vermek zorunda olduğum bu olay benim bu konudaki ilk ve son vukuatımdır.
Daha sonraki yıllarda bir arkadaş Suriye üzerinden arabasıyla bir kaç arkadaşıyla birlikte hacca gitmişti. O arkadaş da geldikten sonra "bir daha arabamla gitmem arkadaş. Hacca sevap kazanmaya gittik ama kaç yerde rüşvet vermeden geçemedik. Eksik bir belge yok ama işini yapmayıp bekletiyorlar en sonunda lanet olsun deyip ufak tefek hediye mahiyetinde rüşvet verip işimizi yaptırabildik." demişti.
Irak'ta sık sık yol kontrolleri oluyordu. Genelde otobüsteki sayı ile resmi listedeki sayıyı karşılaştırıyorlardı. Bir keresinde yine bir kontrolde görevli asker (kırk yaşlarında bıyıklı bir asker) listeyi istedi. Kontrol etti.İmza atacakmış gibi kalem istedi. Ben de oradan (burada bayağı pahalı, orada normal fiyata olan) sheaffer marka tükenmez ve dolma kalem seti almıştım. Tükenmez kalemi yanımdaydı. O kalemi verdim. Adam imza atacakmış gibi yaptı fakat atmadı. Niyeti başkaymış. Kalemi cebine koydu. Ne kadar istesem de vermedi. "El kalemu ındek" diyor. Kalemi verdim, kalem sende diyordu. Bu da bana ayrı bir ders oldu.
Irak çöllerinden gece geçtik. Şoförlerimiz çölde durmanın çok tehlikeli olduğunu, duran arabalara pusuya yatmış bazı çetelerin hırsızlık amaçlı saldırılar düzenlediklerini bildirdiler. (Şoförlerin kendi aralarındaki yol muhabbetinden öğrenmişler) Bu sebeple bazı çocuklar ihtiyaç için ısrar etmelerine rağmen durmayıp akaryakıt istasyonuna kadar devam ettiler.
Ülkemizin gümrüğüne girdiğimizde çok sevindik. Orada bandrol alınması gereken cihazlar için bandrol alındı. Valizleri açtırmadılar yoksa işimiz zordu.
Mola verilen yerlerde öğrenciler telefon kulübelerine koşuyor ailelerine nerede olduklarını haber veriyorlardı. Üç günlük yorucu bir yolculuktan sonra çok şükür büyük bir problemle karşılaşmadan sağ salim Tavşanlı'ya geldik. Çoğu ilk defa ailesinden ayrılan öğrencilerle aileleri doğal olarak birbirlerini özlemişler. Sarılma faslından sonra eşyaları indirdik. Herkes eşyasını ayırarak ailesine veriyor onlar da arabalarına koyuyorlardı. Eşyalarını yükleyen aileler çocuğunu da alarak gittiler.
Sadece iki öğrencinin babası bize hoş geldin deyip öğrencileriyle ilgilendiğimiz için teşekkür ettiler. Diğerlerinin aklına gelmedi zannedersem. Bu da benim için unutamadığım bir hatıra oldu.
Rabbim oralara gitmek isteyen kardeşlerimize en hayırlı şekilde gidip gelmeyi nasip eylesin.
MEDİNE-2/ UMRE NOTLARI-10
MANŞET!
ÖĞRENCİME HAYAT DERSLERİNDEN
Sevgili öğrencim ve değerli kardeşim Abdullah, Daha önce talep ettiğin HAYAT DERSLERİ ne bir tane daha ilave ediyorum. Kardeşim, olayl...